30 Haziran 2012 Cumartesi

Yükseliş Rehberi 3
Fiziksel beden ve enerji bedenlerin dengelenmesi: Fiziksel Beden

Ruhumuzun ve bilincimizin evi, mekanı fiziksel bedenimizdir. Bedenin güçlü, sağlıklı ve yüksek yaşam enerjisine sahip olması çok önemlidir. Bedenin sağlığını belirleyen iki temel faktör vardır. Biri beslenme, diğeri de düşüncelerin ve duyguların etkisi. Tıp bilimi yakın zamana kadar insan sağlığı üzerinde beslenmenin ve duyguların etkisini görmezden gelmiş, daha çok sistem bozulduktan sonra düzeltmeye odaklanmıştır.  Günümüzde de modern tıp açısından çok büyük değişiklik olmamakla birlikte-ki beslenme ve duyguların etkisi kısmen kabul edilmiştir- sağlık ve iyileşme alanında tamamlayıcı pek çok anlayış ve yöntem ortaya çıkmıştır.

Bugün bilinç düzeyi yükselmiş olan pek çok insan doğal beslenme ve hareket etmenin öneminin farkındadır ve bu ilkeleri yaşamına geçirmeye çalışmaktadır. Ancak yıllar boyunca insanlara empoze edilen yaşam tarzları ve beslenme alışkanlıkları nedeniyle insanlar bedenlerinin sesini duyamaz olmuşlardır. Örneğin, ağrılar bedenin bilgilendirme çabası değil de, giderilmesi gereken bir sıkıntı kaynağı olarak görülmüş; bedenin belirli yiyeceklere karşı istekleri bilimin beslenme önerileri ile duymazdan gelinerek kesilmiştir. Sonunda bedenin kendini ifade etme yolları kapanmış ve hastalıklar biçiminde kendini gösteren ifade yolları ortaya çıkmıştır. Ağrıyı uyaran bir konuşma olarak nitelendirirsek, bir tümör haykıran bir çığlıktır herhalde. Bu durumda bile insanlar çoğu zaman bu haykırışları duymamaktadırlar.

Kendi doğal durumuyla sağlıklı bir beden için yapılabilecekler: 
  1. Bedeninizin sesini yeniden kazanın. Derin bir içsel odaklanmayla yeniden kazanabileceğiniz bu sese göre yeme, içme ve uyuma alışkanlıklarınızı gözden geçirerek düzenleyin.
  2. Bedeninizin yapısını ve özelliklerini keşfedin. Çin Tıbbının “Beş Element Teorisi” ve Hint Tıbbının “Ayurveda-Dosha” kavramları işe yarar çerçeveler sağlar.
  3. Yediklerinizin organik ve taze olması için çaba gösterin. Olabildiğince makrobiyotik bir beslenme tarzı benimseyin. 
Modern bir toplumda bunu yapmak o kadar kolay bir iş değildir. Bununla birlikte yapılabilecek bazı şeyler de vardır. Bunlardan birisi Makrobiyotik beslenmedir. Makrobiyotik beslenme, insanların beslenme alışkanlıklarında ciddi bir değişim yapmalarını gerektirir.

Naturopat hekim Dr. Hazel Parcelles gıdaları enerjilerine göre iki gruba ayırır: yin ya da dişil enerjiler içerenler ve yang ya da eril enerjiler içerenler. Bir dereceye kadar yang ve yin içeren tüm besinler, nötr olanlar ortada kalacak şekilde bir çizgi üzerinde gösterilebilir. Makrobiyotiğe göre, bizler taşıdıkları enerjiye bağlı olarak bu besin tiplerinden belirli bir karışımı tüketmemiz gerekiyor. Bu karışım yaşadığımız yere ve mevsime göre değişir.

103 yaşında hala şifacılığını sürdüren Parcelles, yaşamı destekleyen ya da güçlendiren enerji alanlarına sahip olup olmadıklarını belirlemek için gıdalardaki yaşam enerjilerini ölçme alanında öncülük etmiştir (enerji oranı atım frekansları anlamına gelir). Gıdalardaki yaşam enerjisi oranlarını sarkaçla ölçmek için bir yöntem geliştirdi. Eğer herhangi bir gıda yaşamı destekleyen ya da güçlendiren oranın altında ölçülürse yenmemeliydi. Eğer yenirse, bu besin enerjiyi sistemin dışına çıkarmaktadır.

Parcelles’e göre besinlerdeki yaşam enerjisi oranlarını azaltan başlıca iki şey vardır: Birincisi tarım ilaçları ve asit yağmuru gibi etkenlerden kaynaklanan kirlenmedir. Besinlerin sağlıklı olabilmeleri için en azından insan enerji alanı atım oranı kadar yüksek bir aurik atım oranına sahip olmalıdırlar. Taze, doğal yollardan yetiştirilmiş besinler tarım ilaçlarıyla kirletilmiş olanlardan her zaman daha yüksek enerjiye sahiptir.

Dr. Patrick ve Dr. Gael Crystal Flanagan uun yıllar yüksek güçlü karanlık alan mikroskobuyla besinlerin kan üzerindeki etkilerini gözlemlemişler. Organik ve çiğ meyve ve sebzelerin kanı derhal ve pozitif şekilde etkilediğini bulmuşlardır. Buna karşılık zehirlerin ve kirletici maddelerin besinlerdeki potansiyeli yok etme eğilim gösterdikleri ve bedenin beslenme ihtiyaçları bakımından kullanılamaz hale getirdiklerini bulmuşlardır. 

Buna göre;
  1.  Tarım ilaçları ürünün titreşimsel oranını hayatı sürdüren oranların altına indirmekle kalmaz, ürünün enerji örüntüsünü de bozar, doğasını değiştirir.
  2. Süt ve süt ürünlerinde, patates cipsinde, işlenmiş besinler ve etlerde bulunan doymuş yağlar kanın kümelenmesine ve yapışkanlaşmasına neden olur.
  3. Alüminyum tenceler, antasitler, kabartma tozu ve deodorant gibi alüminyum içeren ürünler biyolojik kolloidal (jelatinimsi) sisitmenin dengesi bakımından tahrip edicidir.
Parcelles gıdaların üzerindeki tarım ilaçlarının zehirlerin negatif etkilerinden arınmaları için bir formül geliştirmiştir. Formül oldukça basittir, ancak sebzeler, meyveler, öğütülmemiş tahıllar ve çiğ yumurtada işe yaramaktadır. Et, tavuk, işlenmiş besinler, öğütülmüş tahıllar ve süt ürünleri gibi enerji alanı bütün olmayan besinlerde işe yaramamaktadır.

Bir leğene ya da mutfak lavabosuna soğuk su doldurun. Bir fincan dolusu ağartıcı koyun (parfümlü olmayacak). Aldığınız tüm bahçe ürünlerini ve yumurtaları 20 dakika boyunca bu suyun içinde bırakın. Yirmi dakika sonra soğuk suyla durulayın. Sonra her zamanki gibi buzdolabına yerleştirin.

Besinlerin enerjilerini kaybetmelerinin ikinci nedeni ise bozulmadır. Besinler bozulurken frekans oranlarını kaybederler. Eğer bu besinleri yerseniz sizin de enerji alanınızdaki titreşim oranını düşüreceklerdir. Alanınız da düşen frekansı kapatmak için sindirim organları gibi başka bir kaynaktan enerji çekecek ya da bunu atık enerji olarak kenara atacaktır. Besinleri aşırı pişirmek de onların yaşam enerjisini azaltmaktadır. Hafifçe buharda pişirilmiş sebzeler yemek, çok pişmiş olanları yemekten daha iyidir.

Etler için enerji alanını düşüren başka bir faktör daha vardır. Hayvanlar korku içindeyken kesildiklerinde, auraları korkunun enerji düzenlenişine sahip olur. Sivri uçları olan gri-beyaz dehşet aurası bu hayvanın etini yiyen insana geçer.

Son bir konu vitamin ve mineral tabletleridir. Bunlar enerji alanınızın ihtiyacı olan ve doğal vitamin ve minerallerde bulunan enerji alanına sahip değildirler. Bu nedenle enerji alanının ihtiyaçlarını karşılamazlar. İlaçlar enerji alanı düşünülerek hazırlanmazlar. Birçoğunun alan üzerinde negatif etkileri vardır. Sağlığı sürdürmek için gereken normal titreşim düzeylerini alçaltır ya da değiştirirler.

(Ayurveda ve Beş Element Teorisi ile devam edecek)
Makrobiyotik beslenme konusundaki bilgiler için Barbara Brennan, Işığın Doğuşu, Meta Yayınları, İstanbul, 2003, s. 149-162’den yararlanılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder